16 Ağustos 2008 Cumartesi

MİCHAEL PHELPS'İN KAFASI

Michael Phelps, olimpiyatlarda yüzme sporuyla ilgilenen herkesin kendinden beklediği gibi 8. Altın madalyayı almak için “Su Küpü” adı verilen salona girdi. “Bu yeni mayolar hakkaten süper etti beni” diye düşünmüştü gece olimpiyat köyündeki odasında yatarken. Bu düşünceyi elbet İngilizce düşünmelisiniz sevgili okurlar, o zaman “süper etti” gibi kaba bir fiil yumağının ne kadar artistik olduğunu göreceksiniz. Aslında tam bilmiyorum, belki İngilizcesi de çok şahane olmayabilir. Şu ana kadar 7 altın alan Phelps, sponsoru Spedo firmasının armağanı 1 milyon doları cebe indirdiği için hafif denyolaşmış da olabilir. Dün odasında biçimli vücuduyla çırılçıplak bir halde aynaya bakarken kendi kendine “Oğlum 1 milyon lan” demişti. Takdir edersiniz bu cümle hangi dil olursa olsun pek elit sayılabilecek bir mırıldanma değil. Atlama tahtasına çıkarken “Reaksiyon zamanı dup dıım dup reaksiyon zamanı du bi dup” diye bir şarkı mırıldanmaya başladı. Daha önce böyle bir şeyi hiç yapmamıştı. Kendinde bir gariplik olduğunu hissediyordu ama anlam veremiyordu. Tam atlayacakken istemeden kendi kendine “1 milyon dolar lan” dediğini hatırlıyor. Bu garip cümle 20. metrede tekrar ağzından çıktı. Seyredenleriniz bilirler, kafa suyun için girdiğinde burun deliklerinden hava verir yüzücüler. Gerçekten net ve güzel iki hava yolu oluşur suyun içinde. Tahmin edebileceğiniz gibi Phelps, kafası suyun içindeyken “1 milyon lan” deyince o güzel iki hava kanalı yerini hiçte estetik gözükmeyen hava balonlarına bıraktı. Yavaşlamaya başladı Phelps. Sonra aniden durdu. Gerçekten çok estetik bir spor olan yüzmede havuzun içinde duran bir kafa görmek bütün seyircileri şaşkınlığa uğrattı. Tepkilerine akıl sır ermez Çin milletinden 2 seyirci bayıldı. Japon milleti fotoğraf makineleriyle ön sıralara hücum ederlerken teneke sesine benzeyen çığlıklar attılar. Yüzücüler Phelps’in yanından geçerken 5 farklı dilde “Noluyo lan?” sorusu suyun içinde hava kabarcığına dönüştü. Öylece sabit duruyordu Phelps’in kafası. 20 metre sonra bu anlamsızlığı kaldıramayan Avustralyalı yüzücü durdu. Phelps’e bakmaya başladı. İlk 50 metrenin dönüşünde kimisi sebebini bilmeden, kimisi de “Herhalde iptal olur bu yarış, dur ben de durayım” diyerek yarışı bıraktı. Phelps’in çevresinde 6 boneli kafadan teşekkül bir yığın oluştu. Yalnızca komünist bir stille yüzen Çinli yarışa devam etti. Çinli duran kafaların yanından geçerken hızlı hızlı Çince konuşuyor sonra yüzmeye devam ediyordu. Son dönüşten sonra o da 1-2 saniye durup, avucunun içini suyun yüzeyinde kaydırarak Phelps’e su sıçrattıktan sonra yüzmeye devam etti.

6 kafayla yarış sonrası yapılan röportajlardan suyun içinde Phelps’in sürekli “1 milyon dolar lan” dediğini öğrenecektik. Yarışmadan iki ay sonra yaptığı bir basın toplantısında Phelps, düzgün bir çukura doldurulmuş belli miktarda suyun içinde çeşitli hareketler yapmanın o an çok anlamsız geldiğini, bu düşüncesinin hala geçerli olduğunu ve özellikle kurbağalama stilinden artık tiksindiğini açıklayacaktı. “1 milyon dolar”la ilgili sorularıysa cevapsız bırakacaktı.

O gün yarış iptal edilmedi. Çinli birinci oldu. Tek başına birincilik kürsüsüne çıktı. Boş olan ikincilik ve üçüncülük kürsülerine bakıp sürekli ağlayarak Çince bir şeyler mırıldanıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre Çinli bir yandan ağlarken bir yandan sürekli “Noluyo lan” demiş. Bir görgü tanığıysa Phelps’in seremoniyi bir sütunun arkasından izlediği ve “Değmez lan” diyerek Su Küpü’nü terk ettiği konusunda ısrarlı…

Fırat Budacı @ Per, 08/14/2008 - 11:02


KAYNAK/ALINTI: http://uykusuzdergi.com

Oyun zamanı !

Oynaması basit, eğlenceli ama zor küçük oyunları hep sevmişimdir, insana çok pis hırs yaptırıyor bu flash oyunlar. Bu oyunda onlardan biri. Bölümü sağa sola çevirerek topu dişlere değdirmeden çıkış noktasına ulaştırmaya çalışıyorsunuz. Oynamak için BURAYA tıklayın.

Günün komik resimleri








11 Ağustos 2008 Pazartesi

6 boyutlu görüntü elde edildi!

\
siz 3 boyutlara hayran hayran bakadurun MIT'nin bilimadamları boş durmamış, bizim için 6 boyutlu görüntü elde etmişler!

MIT bilimadamlarının 6 boyutlu görüntü elde etmek için kullandığı sistemi anlatmaya çalışayım, gerçi kendim de tam olarak anlayamadım:) sistemin gözümüzde canlanabilmesi amacıyla birçok çocuğun bir zamanlar elinden düşürmediği cipslerden çıkan tasoların üzerinde bulunan hareket ettirdikçe görüntü değiştiren, görüntünün değiştiği izlenimi veren saydam cisimciğin (merceğin) sistemine benzediği ifade ediliyor.

\

6 boyutlu görüntü sadece bizim bakış açımızla değil, ışığın şiddeti, açısı ve geliş yönüyle de oluşuyor. 6 boyutlu görüntü elde etmek sistemde kullanılan merceklerin pahalılığı ( bir piksel 30 $, gerisinin siz düşünün) dışında gayet kolay. ancak pahalı olması nedeniyle evlerimizdeki monitörlere girmesi için birkaç yıl beklemek gerekiyor. şimdilik sadece sinema ve reklamcılık sektörleri için kullanımı ideal bir buluş. sistemi büyük bölümünüzün okuyarak anlamadığından eminim, isterseniz videosunu izleyerek algılamanızı kolaylaştırmak istersininiz!

kaynak

KAYNAK/ALINTI: www.bildirgec.org

uzaktan kumandalı inek!

\
ineklerin gaz salımının bilim adamları tarafından kontrol edilmeye başlandığından burada bahsetmiştim. adamlar hayvancağızlara yine rahat vermiyorlar. bu defa sürüyü kolayca toplayacak bir icat yapmışlar ve kafalarına geçirmişler ineklerin. kulağa gönderilen sinyaller sayesinde inekler kolayca yönetilebiliyormuş.
kaynak

KAYNAK/ALINTI: www.bildirgec.org

Dyatlov Geçidi'nin Esrarı

Şimdiden uyarmak lazım, yazı biraz ürkütücü. Korku filmlerinde işlenen "vahşi doğanın kucağında bilinmeyen varlıklarla mücadele eden gençler" temasının gerçek yaşamdaki bir örneğine tanık olacağız. Bir grup kayakçı, Ural Dağları'nda geziye çıkarlar ancak esrarengiz bir dizi olay onları deliliğin sınırlarına ve ölüme sürükler. Gerilim filmi konusu gibi duruyor değil mi? Ama bir zamanlar Rusya'yı çalkalayan ve sonradan unutulan bu olay gerçek.

Igor Dyatlov,  Zinaida Kolmogorova,  Lyudmila Dubinina,  Alexander Kolevatov,  Rustem Slobodin,  Georgyi Krivonischenko,  Yuri Doroshenko,  Nicolas Thibeaux-Brignollel,  Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce.
Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce.

27 Ocak 1959 günü Sovyet Rusya'da dokuz genç kayakçı Ural Dağları'nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. Aslında 10 kişiydiler ancak bir tanesi sağlık problemleri yüzünden son anda geride kalınca yola 2 kadın 7 erkek çıktılar.

Yolculukları Kuzey'deki en son yerleşim birimi olan Vizhai'den Otorten Dağı'na kadardı. Rotaları dağcılıkta en zor kategori olarak bilinen "Kategori 3" sınıfındaydı ancak başta liderleri Igor Dyatlov olmak üzere takım kendilerinden çok emindi. Her biri tırmanış ve uzun kayak gezisi tecrübeleri olan yetenekli sporculardı. 2 haftadan fazla bir süre dondurucu soğukla mücadele edecek olmaları ve tehlikeli rotaları gözlerini korkutmuyordu. Takımın deneyimden kaynaklanan bir cesareti vardı ve hiç birisi kolay kolay korkuya kapılacak insanlar değillerdi.

\

Gezi planına göre grup Vizhai kasabasına geri döndükten sonra Dyatlov hemen bağlı oldukları spor klubüne telgraf çekecekti. 12 Şubat günü kararlaştırıldığı gibi telgraf gelmediğinde kimse bir tepki vermedi. Bu tür zorlu gezilerde gecikmeler neredeyse her zaman olurdu. Birkaç gün sonra birşeylerin ters gitmiş olabileceği ihtimali düşünülmeye başlandı.

Sporcuların ailelerinin ısrarı üzerine enstitü bir kurtarma ekibi oluşturarak 20 Şubat 1959'da arama çalışmalarına başladı. Polisin ve ordunun da helikopterler ve uçaklarla katıldığı arama 6 gün sonra, grubun varış noktasından 10 km uzaklıktaki Kholat-Syakhl dağında ilk sonucunu verdi; bu aynı zamanda kurtarma ekibinin yaşadığı ilk şoktu.

Ekip kamp çadırını oldukça tahrip olmuş halde buldu. Bir dizi ayak izi yakındaki ağaçlık alana gidiyor ancak 500 metre sonra karla örtülüyordu. Ağaçlık alanda büyük bir çam ağacının altında bir kamp ateşinin kalıntılarıyla birlikte ilk iki ceset bulundu. Cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırları vardı. Daha sonra bulunan üç ceset ateş ve kamp arasındaydı ve durumlarına bakarak kampa geri dönmeye çalıştıkları düşünüldü. Üç ceset arasında yaklaşık 150'şer metre mesafe vardı.

Bulunan cesetlerin incelenmesi sonucu sporcuların hipotermi, yani vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu öldükleri saptandı. Bir tanesinde kafatası zedelenmesine rastlandı ancak ölümcül değildi. Diğerlerinde ise hiçbir tahribat yoktu.

Diğer 4 cesedin bulunması biraz uzun sürdü. Araştırma ekibi 4 Mayıs'ta ikinci şokunu yaşadı. Bir nehir yatağında, 4 metre karın altında kalan cesetleri buldular. İlk iki cesede göre daha uzaktaydılar ve diğerlerinden bir farkları vardı. 3 tanesi şiddetli darbe sonucu ölmüşlerdi. Bir tanesinde ölümcül derecede kafatası zedelenmesi vardı, ikisinin ise göğüs kafesleri parçalanmıştı. Uzmanlar bu tür hasarları verebilecek bir gücün, bir araba kazasına eşdeğer olması gerektiğini söylediler. Dikkate değer bir nokta ise cesetlerin hiçbirinde dıştan gelen yaralanma olmamasıydı, yüksek basınç sonucu ezilmiş gibiydiler. Otopside kadınlardan birinin dilinin kayıp olduğu görüldü.

Peki bu talihsiz sporcuların ölümlerine yol açan esrarengiz şey neydi? O karanlık Şubat gecesinde neler yaşanmıştı?

\

KAYNAK/ALINTI: www.hafif.org